YAZAR: Alpay Erdem
Yayınevi: Mürekkep Basın Yayın
Sayfa: 264
Kitaptan birkaç kısa tespit;
*Nerede bir, tutmak istediği evin önünde emlakçıyı beklerken kaldırıma oturan bir insan var, kim ne derse desin, orada, çok ama çok güzel bir insan var. Onun saçları hafiften ibibik, bacakları boyuna oranla inceden kısa.
*Eğer ayı kış uykusuna yatmasaydı, en ufak bir kar yağdığında köye inen ilk hayvan olurdu. Köye inmesini bırak, evlere girerdi.Yatak odamıza, mahremimize kadar girerdi. Arsız bir hayvan ayı. Duyuyoruz, belgesellerde izliyoruz, yazın bile başa çıkılmıyor. Bağ-bostan-kovan ne varsa zayi ediyor. Kendine çok güvenen bir hayvan. Doğa hakikaten de hangi hayvanı uykuya yatıracağım çok iyi biliyor.
* Geçenlerde hızlandırılmış bir düğüne katıldım. Gelinle damat salona yaklaşık iki saat geç gelince dört saadik düğün iki saate sığdırıldı ve her şey gerçekten çok hızlı gelişti. Gelinle damat dans ederken eşzamanlı olarak pasta kesilmeye başlandı. Limonatalar önden dağıtılırken Ayancık Eymeleri çalmaya başladı. Ayancık Eymeleri’yle oyuna kalkan ahali, ne olduğunu anlamadan bir anda kendilerini kolbasn yaparken buldu, sonrasında ise çok sıkışık düzen çok ciddi halaya geçildi. Hiç es vermeden ama. Bu arada ne ara çekildiği belli olmayan fotoğraflar gelmeye başladı. Çekilmişiz ama. Bayağı poz falan vermişiz. Sonra bi anons duyuldu. Takıların on dakika İçinde takılması mecburidir diye.Takılar hakikaten de on dakika içinde takıldı. Seri hareketlerle. Düğün son sürat ilerlerken yine gözüm o masaya çakıldı. O masa hep aynı masa çünkü. O masa her düğünde var. Asık suratlı sekiz ila on kişiden oluşan, hangi tarafın davetlisi oldukları kesinlikle bilinmeyen, çok mutsuz gözüken, aralarında dahi konuşmayan, oyunlara katılmayan o masa. Sonra gözüm düğünde çok iyi oyun oynayan oniki yaşındaki o çocuğa takıldı.Yine çok korktum o çocuktan. O çocuk da hep aynı çocuk çünkü. Her düğünde var.
* Yedi aydır aynı havluyla kurulandığımı, havlu havada dağılmaya başladığında anladım.
*Tırnaklarını kesmeye bir anda karar veriyorsun ya, yani beş dakika önce aklında yoktu ama şimdi var. ne değişti de böyle bir karar alındı, ne oldu, niçin hiç planlanan bir şey olamıyor tırnak kesmek, yarın tırnaklarımı keserim falan demiyorsun mesela, kendini bir anda tırnaklarını keserken buluyorsun, nasıl bir şey bu, ne bileyim, hiç bağlayamayacağım sanki ben bu konuyu bir yere ama bence ne dediğim anlaşıldı.
(((((:::::
OKUR-YAZAR-ÇİZER YORUMU
Alpay
Erdem’le tanışma hikâyemiz eskilere dayanır, acayip eskiyiz, oturup derin bir
muhabbete dalsak vallahi askerlik arkadaşı bile çıkarız demeyi ne kadar
istediğimi ne siz sorun ne ben söyleyeyim. Bu güzel insanı yalnızca
yazılarından, karikatürlerinden ve çizgi romanlarından tanıyorum. Allah’tan bu
yolla da olsa tanışmamız uzun yıllar öncesine dayanıyor da oturup daha fazla
hayıflanacak bir konu bulamıyorum kendime. Yoksa ben biliyorum kendimi;
saatlerce boş boş halı deseni inceleyip Alpay Erdem’i niye okumadın daha önce
sen, onu gözünden nasıl kaçırırsın, bu ne terbiyesizlik diye diye sabahı
ederdim. Ederdim yani, etmişliğim de var.
Velhasıl
çiziktirdiği her şeyi takip eder hale gelmem birkaç haftamı almıştı zamanında.
En son çizdiği karikatürler dışında okuduğum “Ben” kitabı kütüphanemin mizah
köşesinde bütün kitapları kenara iteleyip yerini aldı. Öyle bir kitap ki
sayfaları çevirirken suratınızdaki o tuhaf, biri görse size ait değilmiş gibi duran
içten gülümseme hiç eksik olmuyor. Her satırın altını çizdim, her sayfasında
kalem oynatıp anlattığı o ufak hikâyeleri kendi çapımda resmettim desem
abartmış olmam.
Bu
adam içten yazıyor. Bizden yazıyor. Alpay Erdem, bizi yazıyor. Her kelimesi
aklınızda yer ediyor ve kitabın o son sayfasını çevirmemek için saçma sapan
onlarca bahane bulduruyor size.
“Ben”
mizah dünyasına armağan edilmiş çok özel bir kitap. Yazarın, yazarken bile
eğlendiği su götürmez. Kısa ama tatlı hikayeleri, tespitleri o kadar doğru ve
samimi ki her okuyucuyu mutlaka bir yerden sonra yakalayacağını ve
bırakmayacağını düşünüyorum ben.
Alpay
Erdem’in kendi tumblr hesabında birkaç satır yazısını bulabilirsiniz. Ama bence
hiç vakit kaybetmeyin ve en yakın kitapçıya bir uğrayın. Birkaç sayfasını
karıştırın. En olmadı kitabın herhangi bir sayfasını açın ve okumaya başlayın.
Kitap kendini aldırtacaktır zaten. Benim gibi mizah tutkunu insanların olduğuna
şüphe yok fakat “Ben” daha önce mizah öyküleri okumayan ve nereden başlayacağım
diye kara kara düşünenler için de ideal bir kitap.
Son
bir şey; “Ben’i” büyük beklentilerle okumayın, sadece eğlenmek ve keyif almak
için okuyun.
Sevgiler,
saygılar. (:
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Olur da eserse diye.