Herkese yeniden merhaba. Kitap bloggerından hallice olması
gereken yazılarımın son zamanlarda kitaplardan başka şeylere kaydığının elbette
ki bende farkındayım. Ama sanırım artık sadece bazı şeyler ile yetinemiyor
olmanın getirdiği bir değişiklik bu yazılar.
Kendimi bildim bileli kitap okumayı seviyorum gibi klişe bir
cümle kurmayacağım hayır. Zira gerçekler hiçte öyle değildi. Hiperaktif bir
yapıya sahip olarak hayatımın ilk yıllarını kitap okumak, ders çalışmak vb.
sebeplerden dolayı eve kapanmak yerine sokaklarda oynayarak, dizlerimi
kanatarak ,başkaları ile kavga ederek ve hakkım olanı almayı öğrenerek
geçirdim. Hiperaktivitenin beraberinde getirdiği odaklanma problemini çözmek
yıllarımı aldı ve özellikle o ilk okul çağlarında istediği kadar zengin hayal
gücüne sahip bir kurgu olsun asla ama asla o kitap sayfaları arasında
kaybolabilen bir insan olamadım. Düz duvara tırmanabilecek kapasitede bir insan
olarak sakin sakin kitap okuyabilmek bana çok uzak geldi her zaman.
Lise döneminin ortalarından itibaren zihinsel olarak
dinlenmek istediğimde ya da enerjimi dışa vurmak için hareket etmek yerine, kitap okumaya başladım. Yıllar içerisinde katlanarak artmakla beraber
üniversite dönem benim için Nirvana dönemiydi diyebilirim. Hala öyle gerçi.
Ama zamanla sanırım hem olgunlaşmak ile alakalı hem
yapılması gerekenler, yapılanlar vb. pek çok etmenden dolayı kitap okumaya ara
vermesem de artık dinlenebildiğim kafamı toparlayabildiğim bir alan olmaktan
çıkmaya başladı.
Bunun başlıca sebebi de kitapların yeterli gelmiyor oluşu.
Hala tarihi aşk romanlarındaki karakterlere vurulabiliyorum hala onları
zihnimde haremime katabiliyorum – bu harem konusu başka bir yazının konusu
olsun – hala farklı türlerde ki kitapları bir çırpıda okuyabiliyorum. Ama artık
yetmiyor. Hepsi birbirinin aynısıymış gibi geliyor. Sanki farklı yazarlardan
farklı kahramanları aynı olay örgüsü içerisinde okuyormuş gibi hissediyorum.
Gözlerim yenilikler bekliyor. Farklı heyecanlar arıyor. Bulamadıkça okumam
gereken kitap sayısı azalsa da içimdeki o yeni kitaplara sahip olma isteği törpüleniyor.
Dikkatimi toparlayamıyorum. Okurken mutlu olmaktan çok alışkanlık devreye giriyor.
Her şey gittikçe garipleşiyor.
Bloga düzenli yorum girebilen bir insan olamadım hiçbir
zaman. Ama bu okumadığım için değil. Okuduğum kitaplarda bir farklılık olmadığı
için ve ben de aynı şeyleri yazmaktan sıkılabilen bir insan olduğum için gittikçe
zorlaşıyor bu durum.
Her neyse kısa ve amaçsız bir yazıdan sonra, bir daha ne
zaman yazacağımın belli olmamasının getirdiği belirsizlik ve kendi kendime
konuşmanın getirdiği rahatlık? İle gidiyorum.
Görüşmek üzere.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Olur da eserse diye.