1 Kasım 2016 Salı

Amaçsız / Can Sıkıntısı



Herkese yeniden merhaba. Kitap bloggerından hallice olması gereken yazılarımın son zamanlarda kitaplardan başka şeylere kaydığının elbette ki bende farkındayım. Ama sanırım artık sadece bazı şeyler ile yetinemiyor olmanın getirdiği bir değişiklik bu yazılar.

Kendimi bildim bileli kitap okumayı seviyorum gibi klişe bir cümle kurmayacağım hayır. Zira gerçekler hiçte öyle değildi. Hiperaktif bir yapıya sahip olarak hayatımın ilk yıllarını kitap okumak, ders çalışmak vb. sebeplerden dolayı eve kapanmak yerine sokaklarda oynayarak, dizlerimi kanatarak ,başkaları ile kavga ederek ve hakkım olanı almayı öğrenerek geçirdim. Hiperaktivitenin beraberinde getirdiği odaklanma problemini çözmek yıllarımı aldı ve özellikle o ilk okul çağlarında istediği kadar zengin hayal gücüne sahip bir kurgu olsun asla ama asla o kitap sayfaları arasında kaybolabilen bir insan olamadım. Düz duvara tırmanabilecek kapasitede bir insan olarak sakin sakin kitap okuyabilmek bana çok uzak geldi her zaman.

Lise döneminin ortalarından itibaren zihinsel olarak dinlenmek istediğimde ya da enerjimi dışa vurmak için hareket etmek yerine, kitap okumaya başladım. Yıllar içerisinde katlanarak artmakla beraber üniversite dönem benim için Nirvana dönemiydi diyebilirim. Hala öyle gerçi.
Ama zamanla sanırım hem olgunlaşmak ile alakalı hem yapılması gerekenler, yapılanlar vb. pek çok etmenden dolayı kitap okumaya ara vermesem de artık dinlenebildiğim kafamı toparlayabildiğim bir alan olmaktan çıkmaya başladı.

Bunun başlıca sebebi de kitapların yeterli gelmiyor oluşu. Hala tarihi aşk romanlarındaki karakterlere vurulabiliyorum hala onları zihnimde haremime katabiliyorum – bu harem konusu başka bir yazının konusu olsun – hala farklı türlerde ki kitapları bir çırpıda okuyabiliyorum. Ama artık yetmiyor. Hepsi birbirinin aynısıymış gibi geliyor. Sanki farklı yazarlardan farklı kahramanları aynı olay örgüsü içerisinde okuyormuş gibi hissediyorum. Gözlerim yenilikler bekliyor. Farklı heyecanlar arıyor. Bulamadıkça okumam gereken kitap sayısı azalsa da içimdeki o yeni kitaplara sahip olma isteği törpüleniyor. Dikkatimi toparlayamıyorum. Okurken mutlu olmaktan çok alışkanlık devreye giriyor. Her şey gittikçe garipleşiyor.

Bloga düzenli yorum girebilen bir insan olamadım hiçbir zaman. Ama bu okumadığım için değil. Okuduğum kitaplarda bir farklılık olmadığı için ve ben de aynı şeyleri yazmaktan sıkılabilen bir insan olduğum için gittikçe zorlaşıyor bu durum.

Her neyse kısa ve amaçsız bir yazıdan sonra, bir daha ne zaman yazacağımın belli olmamasının getirdiği belirsizlik ve kendi kendime konuşmanın getirdiği rahatlık? İle gidiyorum.


Görüşmek üzere. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Olur da eserse diye.