8 Mayıs 2013 Çarşamba

Loretta Chase - Senden Önce Senden Sonra - Yorum



Tanıtım Bülteninden

Ona birçok isim takmışlardı ama melek o isimlerden biri değildi. 
Sebastian Ballister, Dainler'in adı çıkmış Markisi, çok kötü ve çok tehlikeli biriydi. Saygı duyulacak hiçbir kadın bu lanetli adamla birlikte olmak istemezdi. Dain Markisi'nin de onlarla ilgisi yoktu zaten. Günah işleyip durmaktan vazgeçmiyor, gamsızca yolunda ilerliyordu. Ta ki bir gün bir dükkân kapısı açılana ve o kadın içeriye girene dek. 
O, bu dünyadaki en kötü adama âşık olamayacak kadar zeki bir kadındı. 

Jessica Trent kararlı, genç bir kadındı ve erkek kardeşinin yoldan çıkmasına ne pahasına olursa olsun engel olacaktı. Onu kurtarmak hem ailesini hem de ailesinin geleceğini kurtarmak anlamına geliyordu. Ve genç kadın bu yolda gerekirse şeytanla işbirliği yapmaktan kaçınmayacaktı. İşin zor tarafı, karşısındaki şeytanın inanılmaz derecede karşı konulmaz oluşuydu ve esas kurtarılması gereken Jessica'nın ta kendisiydi! 


Okur-Yazar-Çizer Yorumu 

Yoruma nasıl başlamam gerektiğini tam olarak bilmiyorum. Zira herhalde bu kitap benim en çok sevdiğim kitaplar arasında ilk 10 de çok çok rahat yer alır.

Öncelikle yoruma başlamadan önce uyarıyorum çok ciddi bir spoiler alarmı var!! Tüm kitabı anlatabilirim. Sonra bizi uyarmadı demeyin.

Her şeyden önce şunu söylemeliyim ben bu Sebastian'ın babası olacak yaratıktan ciddi anlamda haz etmiyorum. Zira karaktersiz, beyinsiz, gereksiz yere kibirli, çocuk psikolojisinden zerre kadar anlamayan aptal adamın teki. Sırf çocuk istediği versiyon doğmuyor diye ona zerre kadar değer vermeyen bulduğu her fırsatta aşağılayan bir adam - sanki sipariş usulü çocuk yapılabiliyormuş gibi.-

Sebastian hayatta tek başına kalmış, karşısına çıkan her zorlukla hiçbir destek görmeden tek başına savaşmış, özellikle duygular konusunda çok çok yıpratılmış bir adam. Kısa zamanda hayatla nasıl başa çıkması gerektiğini öğreniyor. Sevildiği için değil eğlenceli ve ahlaksız bir adam olduğu için çevresine insanlar toplanıyor. Kısacası insanları etkilemeyi biliyor ve bu da ona bir itibar sağlıyor. 

Sebastian uzun iri yarı esmer kapkara gözleri olan bu Usignuo burnu olan bir adam - bu tabirin ne olduğunu kitabı okuyunca öğrenebilirsiniz. Nedenini hiç bilmiyorum insanlar onu tiksindirici buluyor ki bu KOCAMAN BİR SAÇMALIK.. Sırf bir insan düzgün hatlara sahip değil diye dışlanması  onunla dalga geçilmesi ne kadar doğru bu çok tartışmalı bir durum. Sarışın değil diğerlerinden iri yarı bebeksi bir güzelliği yok diye adamın hayatının içine sıçtılar resmen. - burda bol küfür ediyorum asabım bozuldu neyse-

Jessica ise minyon hatları olan gri gözlü beyaz tenli ve karakteri tam oturmuş bir hatun. Şunu söylemeden geçemeyeceğim Jessica benim en sevdiğim bayan karakterdir. Kitaplardaki bayan karakterlerden özellikle ana karakterlerin çoğunu sevmem zira onların o ezik halleri saçma sapan karakterleri ve tavırları benim sinirlerimi zıplatıyor. Bana göre bir kadın ne istediğini bilmeli ve Jessica gerçekten de ne istediğini çok iyi biliyor. Ve istediğini elde etme yolunda çok sağlam adımlar atıyor.Onun o kararlı halini ciddi anlamda çok seviyorum. 

Jessisa ve Sebastian'ın tanışmasının ana sebebi Jessica'nın kardeşi Bertie aslında. Bertie Sebastianla takılıyor. Kumar içki vb. alemlerde çok fazla takılıyor bir kuruş para da kazanamadığı gibi aile servetinide yitirme aşamasında olduğu için Jessica bu olaya el koymaya karar veriyor. Kardeşini bu yola sokanların karşısına dikilip onu böyle şeylerden alıkoymaya kesinlikle kararlı.

Ve bir gün bir antikacı da tanışırlar. Bu tanışma hem Jessica'nın hem de Sebastian ın dünyasını sarsar. Tabi ki ikiside ilk anda o sarsılmaz duruşlarıyla dikkat çekerler. Çoğu kadının aksine Jessica Sebastianı aşırı derecede etkili bulmuştur ve Sebastian - Lord Dain , Lord Şeytan- son bilmem kaç yıldır ilk kez dünyasının baştan sona sarsıldığını hissediyordur. 

Sonrası nasıl mı devam ediyor. Jessicanın adım adım Sebastianı etkilemesiyle. Hatunun yöntemleri cidden etkili hani o yöntemleri bende kullanmayı düşünmüyorum desem yalan olur ama tutup sırf adamı perişan etmek için vurur muyum bilemedim şu anda. Tabi ki sonra hakaret davası açıp adamı sinir eder miydim bu da çok kuşkulu bir durum. Ve Sebastian zımbırtı bir davayla Jessicaya para ödemektense hatunu toptan satın almaya kararlı - tabi ki böyle düşünerek kendini kandırıyor. Onun tek derdi Jessicaya sahip olmak ve arzularını dindirmek sözde!!-

Aslında ben Sebastian ın psikolojik tahlilini çıkarmayı planlıyordum. Sonra o kadar derine inmenin siz okuyucularımızı sıkabileceğini düşündüm ve vazgeçtim ama ucunda değinmesem olmaz bu adam sevgiye aşırının aşırısı MUHTAÇ. Sebastian'ın deyişiyle Jessica onun sol yanını hedefliyor ve kitabın sonunda görüyorsunuz ki hedefini tam 12 den vuruyor.

Loretta Chase'nin baş yapıtı olarak kabul ettiğim bu kitabı okumanızı şiddetle tavsiye ediyorum. Pişman olmayacağınızdan emin olabilirsiniz. 

( Bu da yurt dışında yayınlanan kapağıymış)

Alıntılar

"Sen de geçen haftanı konuk listeleri, düğün kahvaltısı menüleri ve birçok usandırı akrabayla geçirmiş olsaydın" dedi Jessica. " Sen de huysuz olurdun. Londra'daki her tüccar evini ablukaya almış ve oturma odanı kataloglarla ve örneklerle bir ambara benzetmiş olsalardı, sen de benim kadar öfkeli olurdun. Gazetede nişanlanma duyurumuzun yayınlandığı günden beri başıma üşüştüler."

"Hiçte huysuzlanmazdım." dedi Dain. " Çünkü asla canımı sıkmalarına izin vermezdim."

"Ben ? Yardım etmek ?? " dedi inanmaz bir tonda Dain. " Uşaklar ne halt yemeye yarıyor, seni küçük budala? Faturaları bana göndermeni söylemedim mi ben sana?

.............................

Dain Markisi 1928 Mayıs'ının on birine rastlayan güneşli bir pazar sabahında, merhum Baronet Bay Reginald'ın tek kız çocuğu Jessica ile Hanover Meydanı'nda bulunan St. George Kilisesinde papazın karşısına geçti.
Genel beklentilerin aksine Lord Dain o azametli binadan içeri girdikten sonra ne tavan çöktü ne de şimşekler çaktı. Sonunda Dain gelinini kollarının arasına sürüklercesine çekti ve dua kitabını elinden düşürecek kadar sıkı öptüğünde bir kaç yaşlı kadın bayılsa da St. George'un duvarlarını sarsan hiçbir gök gürültüsü duyulmadı. 

.................................

Güzel, olanaksız annesine sadece bakmak bile onu mutlu edecekti. Hiçbir şey istemeyecekti... Ya da çok az şey : Sadece bir an için yanağında yumuşacık bir el. Tutkulu bir sarılma. Kendisini iyi hissedecekti. Deneyecekti...


3 yorum:

  1. Ben sarılırım ona, elimi yanağına da koyarım kaslarının üzerine de. Kaslar tercihim ama bebeğimin yanakları da ayrı bir güzel. Ayyy gidip okuyayım ben yine. Gözlerimi kırpıştıra kırpıştıra, iç çeke çeke okuyayım. ^-^ ^-^ ^-^

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Herifimden uzak dur. Yok kaslarının üzerine elini koyarmışta yok bilmem neymişte. Kırarım o elini. Benim herifim o -_-

      Sil

Olur da eserse diye.